17 Mayıs 2011 Salı

Dünya’nın Oluşumu


Dünya, Güneş Sistemi oluştuğunda kızgın bir gaz kütlesi halindeydi. Zamanla ekseni çevresindeki dönüşünün etkisiyle, dıştan içe doğru soğumuş, böylece iç içe geçmiş farklı sıcaklıktaki katmanlar oluşmuştur. Günümüzde iç kısımlarda yüksek sıcaklık korunmaktadır. Dünya’nın oluşumundan bugüne kadar geçen zaman ve Dünya’nın yapısı jeolojik zamanlar yardımıyla belirlenir.

Jeolojik Zamanlar
Yaklaşık 4,5 milyar yaşında olan Dünya, günümüze kadar çeşitli evrelerden geçmiştir. Jeolojik zamanlar adı verilen bu evrelerin her birinde , değişik canlı türleri ve iklim koşulları görülmüştür.

Dünya’nın yapısını inceleyen jeoloji Bilimi, jeolojik zamanlar belirlenirken fosillerden ve tortul tabakaların özelliklerinden yararlanılır.

Jeolojik zamanlar günümüze en yakın zaman en üstte olacak şekilde sıralanır.
Dördüncü Zaman
Üçüncü Zaman
İkinci Zaman
Birinci Zaman
İlkel Zaman

İlkel Zaman
Günümüzden yaklaşık 600 milyon yıl önce sona erdiği varsayılan jeolojik zamandır.

İlkel zamanın yaklaşık 4 milyar yıl sürdüğü tahmin edilmektedir.

Zamanın önemli olayları :
Sularda tek hücreli canlıların ortaya çıkışı
En eski kıta çekirdeklerinin oluşumu
İlkel zamanı karakteRize eden canlılar alg ve radiolariadır.

Birinci Zaman (Paleozoik)
Günümüzden yaklaşık 225 milyon yıl önce sona erdiği varsayılan jeolojik zamandır. Birinci zamanın yaklaşık 375 milyon yıl sürdüğü tahmin edilmektedir.

Zamanın önemli olayları :
Kaledonya ve Hersinya kıvrımlarının oluşumu
Özellikle karbon devrinde kömür yataklarının oluşumu
İlk kara bitkilerinin ortaya çıkışı
Balığa benzer ilk organizmaların ortaya çıkışı
Birinci zamanı karakterize eden canlılar graptolith ve trilobittir.

İkinci Zaman (Mezozoik)
Günümüzden yaklaşık 65 milyon yıl önce sona erdiği varsayılan jeolojik zamandır. İkinci zamanın yaklaşık 160 milyon yıl sürdüğü tahmin edilmektedir. İkinci zamanı karakterize eden dinazor ve ammonitler bu zamanın sonunda yok olmuşlardır.

Zamanın önemli olayları :
Ekvatoral ve soğuk iklimlerin belirmesi
Kimmeridge ve Avustrien kıvrımlarının oluşumu
İkinci zamanı karakterize eden canlılar ammonit ve dinazordur.

Üçüncü Zaman (Neozoik)
Günümüzden yaklaşık 2 milyon yıl önce sona erdiği varsayılan jeolojik zamandır. Üçüncü zamanın yaklaşık 63 milyon yıl sürdüğü tahmin edilmektedir.

Zamanın önemli olayları :
Kıtaların bugünkü görünümünü kazanmaya başlaması
Linyit havzalarının oluşumu
Bugünkü iklim bölgelerinin ve bitki topluluklarının belirmeye başlaması
Alp kıvrım sisteminin gelişmesi
Nümmilitler ve memelilerin ortaya çıkışı
Üçüncü zamanı karakterize eden canlılar nummilit, hipparion, elephas ve mastadondur.

Dördüncü Zaman (Kuaterner)
Günümüzden 2 milyon yıl önce başladığı ve hala sürdüğü varsayılan jeolojik zamandır.

Zamanın önemli olayları :
İklimde büyük değişikliklerin ve dört buzul döneminin (Günz, Mindel, Riss, Würm) yaşanması
İnsanın ortaya çıkışı
Dördüncü zamanı karakterize eden canlılar mamut ve insandır.

Dünyanın Oluşumu Ve iç Yapısı

Güneş Sistemi’nin Oluşumu
Güneş Sistemi’nin oluşumu ile ilgili farklı teoriler ortaya atılmıştır. En geçerli teori sayılan Kant-Laplace teorisine Nebula teorisi de denir.

Bu teoriye göre, Nebula adı verilen kızgın gaz kütlesi ekseni çevresinde sarmal bir hareketle dönerken, zamanla soğuyarak küçülmüştür. Bu dönüş etkisiyle oluşan çekim merkezinde Güneş oluşmuştur. Gazlardan hafif olanları Güneş tarafından çekilmiş, çekim etkisi dışındakiler uzay boşluğuna dağılmış ağır olanlar da Güneş’ten farklı uzaklıklarda soğuyarak gezegenleri oluşturmuşlardır.

Dünya’nın Oluşumu
Dünya, Güneş Sistemi oluştuğunda kızgın bir gaz kütlesi halindeydi. Zamanla ekseni çevresindeki dönüşünün etkisiyle, dıştan içe doğru soğumuş, böylece iç içe geçmiş farklı sıcaklıktaki katmanlar oluşmuştur. Günümüzde iç kısımlarda yüksek sıcaklık korunmaktadır. Dünya’nın oluşumundan bugüne kadar geçen zaman ve Dünya’nın yapısı jeolojik zamanlar yardımıyla belirlenir.

Jeolojik Zamanlar
Yaklaşık 4,5 milyar yaşında olan Dünya, günümüze kadar çeşitli evrelerden geçmiştir. Jeolojik zamanlar adı verilen bu evrelerin her birinde , değişik canlı türleri ve iklim koşulları görülmüştür.

Dünya’nın yapısını inceleyen jeoloji bilimi, jeolojik zamanlar belirlenirken fosillerden ve tortul tabakaların özelliklerinden yararlanılır.

Jeolojik zamanlar günümüze en yakın zaman en üstte olacak şekilde sıralanır.
Dördüncü Zaman
Üçüncü Zaman
İkinci Zaman
Birinci Zaman
İlkel Zaman

İlkel Zaman
Günümüzden yaklaşık 600 milyon yıl önce sona erdiği varsayılan jeolojik zamandır.

İlkel zamanın yaklaşık 4 milyar yıl sürdüğü tahmin edilmektedir.

Zamanın önemli olayları :
Sularda tek hücreli canlıların ortaya çıkışı
En eski kıta çekirdeklerinin oluşumu
İlkel zamanı karakterize eden canlılar alg ve radiolariadır.

Birinci Zaman (Paleozoik)
Günümüzden yaklaşık 225 milyon yıl önce sona erdiği varsayılan jeolojik zamandır. Birinci zamanın yaklaşık 375 milyon yıl sürdüğü tahmin edilmektedir.

Zamanın önemli olayları :
Kaledonya ve Hersinya kıvrımlarının oluşumu
Özellikle karbon devrinde kömür yataklarının oluşumu
İlk kara bitkilerinin ortaya çıkışı
Balığa benzer ilk organizmaların ortaya çıkışı
Birinci zamanı karakterize eden canlılar graptolith ve trilobittir.

İkinci Zaman (Mezozoik)
Günümüzden yaklaşık 65 milyon yıl önce sona erdiği varsayılan jeolojik zamandır. İkinci zamanın yaklaşık 160 milyon yıl sürdüğü tahmin edilmektedir. İkinci zamanı karakterize eden dinazor ve ammonitler bu zamanın sonunda yok olmuşlardır.

Zamanın önemli olayları :
Ekvatoral ve soğuk iklimlerin belirmesi
Kimmeridge ve Avustrien kıvrımlarının oluşumu
İkinci zamanı karakterize eden canlılar ammonit ve dinazordur.

Üçüncü Zaman (Neozoik)
Günümüzden yaklaşık 2 milyon yıl önce sona erdiği varsayılan jeolojik zamandır. Üçüncü zamanın yaklaşık 63 milyon yıl sürdüğü tahmin edilmektedir.

Zamanın önemli olayları :
Kıtaların bugünkü görünümünü kazanmaya başlaması
Linyit havzalarının oluşumu
Bugünkü iklim bölgelerinin ve bitki topluluklarının belirmeye başlaması
Alp kıvrım sisteminin gelişmesi
Nümmilitler ve memelilerin ortaya çıkışı
Üçüncü zamanı karakterize eden canlılar nummilit, hipparion, elephas ve mastadondur.

Dördüncü Zaman (Kuaterner)
Günümüzden 2 milyon yıl önce başladığı ve hala sürdüğü varsayılan jeolojik zamandır.

Zamanın önemli olayları :
İklimde büyük değişikliklerin ve dört buzul döneminin (Günz, Mindel, Riss, Würm) yaşanması
İnsanın ortaya çıkışı
Dördüncü zamanı karakterize eden canlılar mamut ve insandır.


Dünya’nın İç Yapısı
Dünya, kalınlık, yoğunluk ve sıcaklıkları farklı, iç içe geçmiş çeşitli katmanlardan oluşmuştur. Bu katmanların özellikleri hakkında bilgi edinilirken deprem dalgalarından yararlanılır.
Çekirdek
Manto
Taşküre (Litosfer)

Deprem Dalgaları
Deprem dalgaları farklı dalga boylarını göstermektedir. Deprem dalgaları yoğun tabakalardan geçerken dalga boyları küçülür, titreşim sayısı artar. Yoğunluğu az olan tabakalarda ise dalga boyu uzar, titreşim sayısı azalır.

Çekirdek
Yoğunluk ve ağırlık bakımından en ağır elementlerin bulunduğu bölümdür. Dünya’nın en iç bölümünü oluşturan çekirdeğin, 5120-2890 km’ler arasındaki kısmına dış çekirdek, 6371-5150 km’ler arasındaki kısmına iç çekirdek denir. İç çekirdekte bulunan demir-nikel karışımı çok yüksek basınç ve sıcaklık etkisiyle kristal haldedir. Dış çekirdekte ise bu karışım ergimiş haldedir.

Manto
Litosfer ile çekirdek arasındaki katmandır. 100-2890 km’ler arasında bulunan mantonun yoğunluğu 3,3-5,5 g/cm3 sıcaklığı 1900-3700 °C arasında değişir. Manto, yer hacminin en büyük bölümünü oluşturur. Yapısında silisyum, magnezyum , nikel ve demir bulunmaktadır. Mantonun üst kesimi yüksek sıcaklık ve basınçtan dolayı plastiki özellik gösterir. Alt kesimleri ise sıvı halde bulunur. Bu nedenle mantoda sürekli olarak alçalıcı-yükselici hareketler görülür.

Mantodaki Alçalıcı-Yükselici Hareketler
Mantonun alt ve üst kısımlarındaki yoğunluk farkı nedeniyle magma adı verilen kızgın akıcı Madde yerkabuğuna doğru yükselir. Yoğunluğun arttığı bölümlerde ise magma yerin içine doğru sokulur.

Taşküre (Litosfer)
Mantonun üstünde yer alan ve yeryüzüne kadar uzanan katmandır.
Kalınlığı ortalama 100 km’dir.
Taşküre’nin ortalama 35 km’lik üst bölümüne yerkabuğu denir.
Daha çok silisyum ve alüminyum bileşimindeki taşlardan oluşması nedeniyle sial de denir.
Yerkabuğunun altındaki bölüme ise silisyum ve magnezyumdan oluştuğu için sima denir.
Sial, Okyanus tabanlarında incelir yer yer kaybolur.
Örneğin Büyük Okyanus tabanının bazı bölümlerinde sial görülmez.
Yeryüzünden yerin derinliklerine inildikçe 33 m’de bir sıcaklık 1 °C artar. Buna jeoterm basamağı denir.

Kıtalar ve Okyanuslar
Yeryüzünün üst bölümü kara parçalarından ve su kütlelerinden oluşmuştur. Denizlerin ortasında çok büyük birer ada gibi duran kara kütlelerine kıta denir. Kuzey Yarım Küre’de karalar, Güney Yarım Küre’den daha geniş yer kaplar. Asya, Avrupa, Kuzey Amerika’nın tamamı ve Afrika’nın büyük bir bölümü Kuzey Yarım Küre’de yer alır. Güney Amerika’nın ve Afrika’nın büyük bir bölümü, Avustralya ve çevresindeki adalarla Antartika kıtası Güney Yarım Küre’de bulunur. Yeryüzünün yaklaşık ¾’ü sularla kaplıdır. Kıtaların birbirinden ayıran büyük su kütlelerine okyanus denir.
Kara ve Denizlerin Farklı Dağılışının Sonuçları
Karaların Kuzey Yarım Küre’de daha fazla yer kaplaması nedeniyle, Kuzey Yarım Küre’de;
Yıllık sıcaklık ortalaması daha yüksektir.
Sıcaklık farkları daha belirgindir.
Eş sıcaklık eğrileri enlemlerden daha fazla sapma gösterir.
Kıtalar arası ulaşım daha kolaydır.
Nüfus daha kalabalıktır.
Kültürlerin gelişmesi ve yayılması daha kolaydır.
Ekonomi daha hızlı ve daha çok gelişmiştir.

Hipsografik Eğri
Yeryüzünün yükseklik ve derinlik basamaklarını gösteren eğridir.

Kıta Platformu: Derin deniz platformundan sonra yüksek dağlar ile kıyı ovaları arasındaki en geniş bölümdür.

Karaların Ortalama Yüksekliği: Karaların ortalama yüksekliği 1000 m dir. Dünya’nın en yüksek yeri deniz seviyesinden 8840 m yükseklikteki Everest Tepesi’dir.

Kıta Sahanlığı: Deniz seviyesinin altında, kıyı çizgisinden -200 m derine kadar inen bölüme kıta sahanlığı (şelf) denir. Şelf kıtaların su altında kalmış bölümleri sayılır.

Kıta Yamacı: Şelf ile derin deniz platformunu birbirine bağlayan bölümdür.

Denizlerin Ortalama Derinliği: Denizlerin ortalama derinliği 4000 m dir. Dünya’nın en derin yeri olan Mariana Çukuru denzi seviyesinden 11.035 m derinliktedir.

Derin Deniz Platformu: Kıta yamaçları ile çevrelenmiş, ortalama derinliği 6000 m olan yeryüzünün en geniş bölümüdür.

Derin Deniz Çukurları: Sima üzerinde hareket eden kıtaların, birbirine çarptıkları yerlerde bulunur. Yeryüzünün en dar bölümüdür.

JEOLOJİK ZAMANLAR

Başlangıçta bir gaz kütlesi olan yerküre,zamanla soğuyarak ve çeşitli evreler geçirerek şimdiki
şeklini almıştır.
Bilim adamları radyoaktif yöntemlerle dünyanın yaşını yaklaşık 5 milyar yıl olduğunu tahmin etmektedirler.
Yerkürenin oluşumunu ve yerkabuğunun yapısını araştıran bilim dalına jeoloji denir.Bu bilim dalı ile uğraşan bilim adamlarına da jeolog denir.
Yerkürenin oluşmaya başladığı andan günümüze kadar geçirdiği evrelerin her birine jeolojik zaman denir.Jeolojik zamanlar yeryüzünün görünüm ve yaşayan canlı türleri bakımından birbirinden tamamen farklı evrelerdir.Her jeolojik zamanda,yer hareketleri ve iklim bakımından önemli değişik-
likler olmuştur.Bu değişmelere bağlı olarak her devirde yaşayan hayvan ve bitki türleri değişmiştir.
Jeolojik zamanlar hakkındaki bilgiler,yer kabuğunu oluşturan taş ve kayaların değişimi ile bunlar arasında bulunan fosiller incelenerek elde edilmiştir.

İlkel Zaman(Prekambriyen devre):
3,5 milyar yıl sürdüğü tahmin edilen bu zamanda dünya oluşumunu tamamlamıştır.Bu dönem
de kıtaların bir arada olduğu tahmin edilmektedir.İlkel zamanın sonlarına doğru denizlerde bakteriler,
algler ve ilkel deniz canlıları ortaya çıkmıştır

Birinci Zaman(Paleozoik):
350-400 milyon yıl sürmüştür.İlkel canlıların oluşması devam etmiş,oluşan canlılar denizler-
de yaşamlarını sürdürmüşlerdir.Daha sonra yaşam,denizlerin yanındaki karalarda başlamıştır.İklim sıcak ve bol yağışlıdır.Dev eğrelti otları ve atkuyrukları bu dönemde yaşamışlardır.Bu bitki topluluk-
ları,tortullaşma sonucu yüksek basınç altında kalarak çok uzun bir sürede kömürleşmişlerdir.Günü-
müzde işletilen taş kömürü yatakları bu şekilde oluşmuştur.Zonguldak’taki kömür havzası bu dönem
de meydana gelmiştir.

İkinci Zaman(Mezozoik):
150-200 milyon yıl sürmüştür.Daha önce toplu halde bulunan karalar,bu dönemin sonunda bölünmeye(parçalanmaya) başlamıştır.Bu parçaların kayması ile kara ve denizlerin dağılışı zamanı-
mızdaki görünümüne yaklaşmıştır.Sürüngen hayvanlar,dinazorlar bu dönemde ortaya çıkmıştır.Döne
min sonunda dinazorların nesilleri tükenmiştir.Ayrıca diğer sürüngenler,bitkiler,böcekler bu zamanın sonuna doğru büyük gelişme göstermiş,kuşlar da ilk defa bu dönemde ortaya çıkmıştır.Yurdumuzda Amasya,Bolu,Balıkesir ve Eskişehir civarlarında ikinci zamana ait fosiller bulunmuştur

Üçüncü Zaman
70 milyon yıl sürmüştür.Şiddetli volkanik olaylar,Alp kıvrımlarının oluşumu,Atlas ve Hint okyanuslarının belirmesi bu zamanda olmuştur.Türkiye’deki birçok sıradağ da üçüncü zamanda oluş-
muştur.Zamanın sonlarına doğru,bugün Türkiye’nin bulunduğu arazi bütünüyle yükselmeye başla-
mıştır.
Bu dönemde şimdiki hayvan ve bitki türleri ortaya çıkmıştır.Canlılar zamanla çeşitli değişik-
likler geçirerek günümüze kadar gelmişlerdir.Linyit,petrol,tuz yatakları bu dönemde oluşmuştur.
Dördüncü Zaman:
Jeolojik zamanların sonuncusu olup 2 milyon yıldır sürmektedir.Dönemin başlarında iklimde şiddetli soğuma olmuş,dünya buzul çağını yaşamıştır.Kuzey yarım kürede özellikle Kuzey Avrupada yaygın buzullaşma görülmüştür.İstanbul ve Çanakkale boğazları ile Ege Denizi,Doğu ve İç Anadolu bölgelerindeki volkanların birçoğu bu dönemde oluşmuştur.İnsanın ortaya çıkışı da dördüncü zamana
rastlar.

Jeolojik Zaman Tablosu

jeolojik zamanlar
yerin oluşundan bu güne kadar geçirdiği şekil, isi, bitki örtüsü, v.b. değişikliler. jeoloji bilimi yönünden incelendiğinde, ilkel zaman, birinci zaman, ikinci zaman, üçüncü zaman ve dördüncü zaman olmak üzere beş büyük bölüme ayrildiği görülür.
bu çeşitli zamanlarin her biri de devirlere, devirler tabakalara, tabakalar da daha küçük kisimlara ayrilir.
ilkel zaman (antekambrien), hayatsiz olan zamandir. arkeen ve prekambrien olmak üzere iki devre ayrilir. arkeen devre ait incelemelerde, hiç bir canli izine rastlanmamiştir (bitki ya da hayvan). prekambrien devrine ait izlerde ise bugünkü kirkayaklara benzer cinste hayvanlarin yaşadiği anlaşilmaktadir.
birinci zaman (paleozoik) eski hayvanlar zamanidir. bu zamanda, şekil bakimindan çok az gelişmiş her gruptan canliya rastlanmaktadir. fakat bu zamanda memeliler, kuşlar, kapali tohumlu bitkiler yoktur. bu zamanin bitkilerinin çoğunu, çiçeksiz fakat kökü olan bitkiler, atkuyruklari, kibrit otlan, açik ve kapali tohumlu çiçekli bitkiler meydana getirmektedir. bütün bu bitkilerin yükseklikleri de 10-40 metreyi bulmaktadir. bu zamanin hayvanlarinin büyük bir bölümünü de deniz hayvanlari meydana getirmektedir. bunla da en ilkel hayvanlardir. biraz gelişmiş hayvanlar arasinda bu zamanda rastlanan hayvanlardan çeşitli baliklar, kurbağalar, bazi sürüngenler dikkati çekmektedir. birinci zaman, kambrien, silürien, devonien, karbonifer, perm devirlerine ayrilmaktadir.
ikinci zaman (mozozoik) orta hayvanlar zamanidir. birinci zamana oranla daha sakin ve durgun bir zamandir. atmosfer az yoğun ve az sicaktir. üç devreye ayrilir: trias devri, tura devri, tebeşir devri. bu zamanda bulunan bitkiler arasinda, bugün bile varolan çamlar ve sedir ağaçlari, bu zamanda meydana gelmiştir. bu arada çinar, kavak, incir, meşe, bambp, palmiye gibi bitkiler de bu zamanda oluşmuştur. bu zamanin hayvanlari da dikkati çekecek özelliktedir. bu zamanda ilkel hayvanlarin gelişmiş türlerinin yaninda kelebeğin, istakoz, yengeç gibi yüksek kabuklularin meydana geldiği kemikli baliklarin belirdiği görülür. fakat, bu zamanin asil karakteristik hayvanlari, jura devrinde gelişen ve karada yaşayan sürüngenlerdir. bunlardan bazilari küçük boylu olduklari halde, diğer bir kisminin boylari 30-60 metreyi bulur. bazilari ot yiyicidir. çoğunun üzerleri iki kat zirhla örtülmüştür. genel bir şekilde bunlar pek büyük hayvanlar. dir. bu sürüngenler arasinda suda yüzen ve uçanlarina da (kuşlarin bu devir de oluştuklari sanilir) rastlanir.
üçüncü zaman (meozoik) yeni hayvanlar zamanidir. bu zaman dehşetli volkan püskürmelerinin, tektonik olaylarin meydana geldiği etkin bir zamandir. bu olaylar sonucu, yeryüzünde, üçüncü zaman oluşumlari (alpler) pireneler,apeninler, karpatlar and dağlan himalayalar meydana gelmiştir. ülkemizin en yüksek volkanik dağlari (erciyas, ararlar süphan dağlari toroslar) bu zamanda olmuştur. üçüncü zaman, kendisinde bulunan ve bugün de halâ yaşayan birçok canli türlerin karakterize edilmesiyle dört devre ayrilir: eosen (bu devirde nümmelitler boldur), oligosen (bol oranda yumuşak, çalarin bulunduğu ve geliştiği devirdir), miyosen (fillerin, geviş getirenlerin ve atlarin geliştiği devirdir), pliyosen (bu devrin yumuşakça ve memelileri, tamamiyla bugünkü şekillerine benzer).
dördüncü zaman (antropozoik) insan zamanidir. bu zamanda yerel alçalmalarla yerel püskürmelere, nehirlerin deniz kenarlarina getirdikleri bazi alüvyonlara rastlanir. bu zamanin önemli olaylarindan birisi buzullarin genişlemesi, öbürü de insanin meydana gelişidir. bu sebeple bu zamana ilkel ya da medenî insan zamani da denir. dördüncü zaman pleistosen. holosen adlan altinda iki devreye ayrilir. bu zamanin hayvanlari, zamanimizin hayvanlarin aynidir. ancak, zaman başlangicinda var olan hayvanlardan bazilari, bugün yok olmuşlardir. (filden daha büyük olan mamut gibi). diğer bir kisim hayvanlar da isi değişimlerine göre, daha soğuk ya da daha sicak bölgelere göç etmişlerdir. ilk insan da pliosen devri sonlarinda meydana gelmiştir.

DIŞ KUVVETLER RÜZGAR VE BUZULLAR

RÜZGAR AŞINDIRMA BİRİRüzgârlar, kopardıkları parçacıkları havalandırarak taşımak, bu parçacıkları çarptırarak aşındırmak ve gücü bitince de biriktirmek yoluyla yeryüzünde şekillendirme yaparlar.

Rüzgârlar, en fazla kurak ve yarıkurak bölgelerde etkilidirler. Çünkü, bu bölgelerde bitki örtüsü zayıf, arazi kuru, rüzgâr hızlıdır.

Rüzgâr Aşındırma Şekilleri
Rüzgârlar, güçleri ölçüsünde yeryüzünden kopardıkları parçacıkları veya mevcut materyalleri sürükleyerek, havalandırarak taşırlar ve önüne çıkan engellere çarptırırlar. Bunun sonucunda, kayaların yüzeyinde çizikler ve oyuklar oluşur. Aşınmaya karşı farklı dirençteki tabakalar üst üste oluşmuş ise bu oyuklar büyür ve bazı şekiller meydana gelir.
Bu şekillerin en sık görülenleri şeytan masaları (mantar kayalar) tafoni ve yardang dır.

Şeytan Masası (Mantar Kaya):Rüzgarların taşıdıkları materyallerin kayaların alt bölümlerini çarparak aşındırması ile oluşur.Üst kısmı daha az aşınan kayalar mantar görünümünü a
KTİRME ŞEKİLLERİ

Rüzgâr Biriktirme Şekilleri

Rüzgâr biriktirme şekillerinden en yaygın olanları kumullardır. Kumullar, rüzgâr hızının azaldığı alanlarda kum yığınları şeklinde meydana gelirler
Rüzgâr erozyonundan korunmak için;
1. Kurak mevsimlerde toprakların sürülmemesi,
2. Toprağa otsu bitkiler ekilmesi,
3. Ağaçlandırma yapılması,
4. Tarlaların nadasa bırakılmaması,
5. Meralarda aşırı otlatmanın engellenmesi,
6. Hasattan sonra anızların yakılmaması, vs gereklidir.

BUZULLAR VE BUZULLARIN OLUŞTURDUĞU ŞEKİLLER

Kutuplarda ve yüksek dağlar üzerinde yağışlar genellikle kar halinde olur. Sıcaklık çok düşük olduğu için yağan karlar erimeden üst üste birikir. Biriken bu karlara toktağan (kalıcı) kar denir. Yaz ve kış karla örtülü olan böyle yerlerin alt kısımlarına ise, toktağan (kalıcı) kar sınırı adı verilir.

Kar örtüsü başlangıçta yumuşak ve gevşektir. Ancak, daha sonra soğuğun etkisi ve yağan karların sıkıştırması ile sertleşir. Buna buzkar denir. Buzkarlar, daha sonra üstüste yağan karların basıncı ile iyice katılaşır ve buzul haline gelir.

Binlerce km2 lik sahaları geniş ve kalın bir örtü gibi kaplayan buzullara örtü buzulu, dağların zirvelerinde oluşan buzullara da dağ buzulu denilmektedir. Ülkemizdeki buzullar dağ buzulu şeklinde oluşmuşlardır.

Türkiye’deki buzul dönemi, dördüncü jeolojik zamanda, Dünya’daki iklim değişmelerine bağlı olarak başlamıştır. Bu devirde özellikle ülkemizin yüksek yerleri buzullaşma olaylarından etkilenmiştir. Bundan dolayı, 2200 m. den daha yüksek olan dağlarımız buzullarla kaplanmıştır.

Buzulların Aşındırma Şekilleri

Buzul Vadisi: Buz örtüleri altında kalmış olan bölgelerde, buzun yatağını aşındırıp derinleştirmesi sonucunda oluşan “U” şeklindeki vadilerdir.

Hörgüç kaya: Anakayanın buzullar tarafından işlenmesi sonucunda oluşan kaya tepeleridir.
Sirk Çanağı (Buz Yalağı): Dağ yamaçlarındaki bazı buzulların, bulundukları alanı aşındırmasıyla oluşan çanaklardır. Buzullar bazen eriyince bu çanaklar sularla dolarak sirk göllerini meydana getirirler.

Türkiye’de, buzulların aşındırma şekilleri, en çok aşağıdaki dağlarımızda görülür:


1. Toroslar’da, Bey Dağları, Sultan Dağları, Bolkar Dağları ve Aladağlar
2. Göller Yöresi’nde, Davras ve Dedegöl Dağları
3. Doğu Anadolu Bölgesi’nde, Mescit, Yalnızçam, Bingöl, Buzul, Süphan, Sat ve Ağrı Dağları
4. İç Anadolu Bölgesi’nde, Erciyes Dağı
5. Marmara Bölgesi’nde, Uludağ
6. Karadeniz Bölgesi’nde, Kaçkar ve Giresun Dağları

Buzulların Biriktirme Şekilleri

Drumlin: Buzulların taşıyıp biriktirdiği materyallerin, buzulun alt kısmındaki erimeler sonucu meydana gelen dereler tarafından işlenmesiyle oluşan birikintilerdir.


Sander Ovası: Eriyerek çekilen buzul sularının oluşturduğu düzlüklerdir.Ülkemizde, buzul birikim şekillerinden sadece morenler bulunur. Ancak, bunlar da pek yaygın değildir. Çünkü, morenlerin büyük bir kısmı akarsular tarafından taşınmıştır.

Yerkabuğunun Yapısı



Yeryüzü birbirinden çok farklı yerşekillerinden oluşur. Yeryüzü şekilleri iç ve dış kuvvetlerin etkisi ile sürekli olarak değişir. Bazı yerlerde yerşekilleri aşınarak ortadan kalkar, bazı yerlerde yeni yerşekilleri oluşur. Yerşekillerinin oluşumunda gerekli olan enerjiyi yerkabuğunun altındaki mantodan alan kuvvetlere iç kuvvetler denir. Mantonun üzerinde bulunan kıtalar, magmanın yatay ve dikey hareketlerine bağlı olarak yer değiştirirler. Bu olay bazı kıtaları birbirine yaklaştırarak, okyanus çanaklarının daralmasına yol açar. Bazı yerlerde ise kıtalar birbirinden uzaklaşır, buna bağlı olarak okyanuslar genişler. Sonuçta bu kıta hareketleri okyanus çanaklarının oluşmasına, dağların meydana gelmesine, depremlere vs. yol açar. iç kuvvetlerin oluşturduğu yerşekillerini aşındıran, ortadan kaldıran ve yeni yerşekillerinin oluşmasına yol açan kuvvetlere de dış kuvvetler denir. Bu olayları daha iyi anlayabilmek için yerkürenin katmanlarını ve katmanların özelliklerini kısaca gözden geçirelim.

Yerküre ve Katmanları
Yerküre, yeryüzünden yerin merkezine doğru yerkabuğu, manto ve çekirdek denilen üç katmandan oluşur. Bunların fiziksel ve kimyasal özellikleri birbirinden farklıdır. Yeryüzünden yerkürenin merkezine doğru inildikçe yoğunluk, sıcaklık ve basınç artar.

A) Yerkabuğu (Taşküre)
Yerküreyi çepeçevre örten kabuğa litosfer (taşküre) ya da yer kabuğu denir. Halen kızgın ve hamurumsu bir yapıda bulunan mantonun üzerinde, adeta yüzer halde bulunan yerkabuğunun kalınlığı her yerde aynı değildir. Yer kabuğunun kalınlığı karalarda ortalama 30-40 km, deniz ve okyanus diplerinde ise yaklaşık 8-10 km’dir.
Yer kabuğu, yer yuvarlağının en ince ve yoğunluğu en az olan tabakasıdır. Yer kabuğunun sıcaklığı mantoya doğru inildikçe 33 metrede 1 °C artmaktadır. Ancak sıcaklıktaki bu değişim yeraltı suyu, taşlar, vb faktörlerin etkisi ile düzenli olmayabilir.

Yer kabuğu; bileşimleri ve yoğunlukları farklı iki katmandan oluşur:

1. Sial
Canlıların üzerinde yaşadığı katmandır. Bileşiminde yoğun olarak silisyum (Si) ve alüminyum (Al) bulunduğu için “sial” adını almıştır. Tamamen katılaşmış halde bulunan bu tabakanın yoğunluğu 2,7 gr/cm3 tür. Sial tabakası okyanus tabanlarında ince, karalarda ise kalındır.

2. Sima
Sial tabakasının altında bulunur. Bileşiminde silisyum (Si) ve magnezyum (Mg) yoğun olarak bulunduğu için “sima” ismini almıştır. Sial tabakasındaki taşlara göre yoğunluğu biraz daha artmış ve 3,3 gr/cm3 olmuştur.


Sial ve simanın kalınlıkları ve yoğunlukları farklıdır.


Yerkabuğunu Oluşturan Kayaçlar (Taşlar)
Yerkabuğu içerisinde yer alan elementler bir araya gelerek mineralleri oluşturmaktadır. Minerallerin katı halde bir araya gelmesiyle de kayaçlar (taşlar) oluşmaktadır.
Yerkabuğunu oluşturan kayaçlar üç ana gruba ayrılarak incelenebilir. Bunlar; püskürük (katılaşım) kayaçlar, tortul kayaçlar ve başkalaşım (metamorfik) kayaçlarıdır. Jeolojik zamanlarda milyonlarca yıl içerisinde bu kayaçlar birbirlerine dönüşebilmektedir. Kayaç döngüsü denilen bu olayda mevcut kayaçlar yerin derinliklerine inerek magmaya ulaşır ve burada erir. Sonra bu kayaçlar magma ile birlikte çeşitli şekillerde yeryüzüne çıkarak soğurlar. Böylece püskürük (katılaşım) kayaçları oluşur. Katılaşım kayaçları zamanla çözülerek erozyona uğrar.

Akarsular, rüzgarlar, dalgalar ve buzullar gibi kuvvetlerin etkisi ile parçalanan bu kayaçlar taşınarak yerkabuğunun çukur alanlarında birikirler. Böylece tortul kayaçlar oluşur. Katılaşmış kayaçlar ile tortul kayaçlar yerkabuğu hareketleri sırasında yüksek sıcaklık ve basıncın etkisi ile başkalaşım (metomorfik) kayaçlarına dönüşmektedir.

Kayaçlar oluşumlarına göre üç gruba ayrılır:




1.Püskürük (Katılaşım) Kayaçları
Magmanın soğuyup katılaşması sonucunda oluşan taşlardır. Yerkabuğundaki oluşum yerine göre iki kısma ayrılır. Yandaki resimde graniti görmektesiniz.

a. İç Püskürük Kayaçlar
Magmanın yeryüzüne ulaşmadan, yerkabuğu içerisinde yavaş yavaş soğumasıyla oluşan taşlardır. Bu taşlar her ne kadar oluşum itibariyle yer altında dağılış gösterseler de, dış kuvvetlerin üstteki tabakayı aşındırmasıyla bazı yerlerde yüzeye çıktıkları görülür. Bunların başlıcaları granit, siyenit, diyorit ve gabrodur.





b.


Dış Püskürük Kayaçlar
Magmanın yeryüzüne çıkıp katılaşması ile oluşan taşlardır. Başlıca dış püskürük taşlar; bazalt, obsidyen (volkan camı), andezit, süngertaşı ve trakit’tir. Püskürük kayaçlar çeşitli alanlarda kullanılmaktadır. Örneğin; andezit, bazalt ve sünger taşı gibi kayaçlar inşaat, ısı yalıtımı gibi alanlarda kullanılmaktadır. Yandaki resimde bazaltı görmektesiniz.

2. Tortul (Sedimanter) Kayaçlar
Yeryüzünde fiziksel (mekanik) veya kimyasal ayrışma ile aşınan malzemeler, dış kuvvetler tarafından taşınarak deniz ve göl tabanları ile vadi ve ova yüzeyinde biriktirilirler. Bunlar başlangıçta yumuşak ve ufalanabilir haldedir. Ancak, daha sonra sertleşirler ve taş halini alırlar. Tortul taşlar birikmenin sonucu olarak, genelde tabakalı yapıya sahiptirler. İçlerinde fosil bulundururlar. Fosiller tortul tabakaların oluşum dönemi ve özellikleri ile ilgili bilgi edinmede kullanılır.

Tortul kayaçlar oluşumlarına göre üçe ayrılır.

a. Mekanik (Kırıntılı) Tortul Kayaçlar:
Akarsular, rüzgârlar, buzullar ve dalgalar gibi dış kuvvetler tarafından aşındırılan malzemenin, yeryüzünün çukur yerlerinde tabakalar halinde biriktirilmesi sonucu oluşurlar. Bu taşların başlıcaları kiltaşı, çakıltaşı (konglomera) ve kumtaşıdır.





b. Kimyasal Tortul Kayaçlar:
Suda çözünerek eriyen minerallerin daha sonra çökelmesi ile oluşurlar. Kalker (kireçtaşı), jlps(alçıtaşı) ve kayatuzu kimyasal tortul taşlardır. Başkalaşım kayaçlarından mermer inşaat sektöründe, elmas ise ziynet eşyası olarak kullanılmaktadır. Yandaki resimde kalkeri görmektesiniz.

c. Organik Tortul Kayaçlar
Çeşitli hayvansal ve bitkisel kalıntıların üstüste birikerek zamanla taşlaşması sonucu oluşurlar. Taşkömürü, linyit, turba gibi kömürler, mercan kalkeri ve tebeşir organik tortul taşlardandır. Taşkömürü, linyit gibi organik taşlar ısınma amaçlı ve elektirik enerjisi üretmede kullanılır.






3.Başkalaşım (Metamorfik) Kayaçları
Katılaşım ya da tortulanma sonucunda oluşan taşların yüksek sıcaklık ve basıncın etkisiyle kimyasal ve fiziksel olarak değişime uğraması, başkalaşması sonucu oluşan taşlardır. Yandaki resimde gnaysı görmektesiniz.

B. Manto
Yerkabuğunun altında bulunan kızgın, hamurumsu yapıya sahip akışkan lavlardan oluşan tabakaya denir. Yerkabuğunun hemen altında lavlar yatay yönde hareket ederler. Bu olayın olduğu yerlerde yerkabuğu parçaları (kıtalar) sürüklenir. Bu durum kıtaların yer değiştirmesine, okyanuslarda değişikliğe, volkanizmaya, depremlere ve dağ oluşumlarına yol açar. Bundan da anlaşılabileceği gibi iç kuvvetlerin kaynağı mantodur. Mantonun sıcaklığı yaklaşık 1200 °C’yi bulmaktadır.

C. Çekirdek
Yerkabuğunun iç kısmını oluşturur. Yoğunluğu ve kalınlığı en fazla olan katmandır. Dış ve iç çekirdek olmak üzere iki kısımdan oluşur. Dünya’nın merkezinde sıcaklık 4500 – 5000 °C’yi bulmaktadır.

YERŞEKİLLERİNİN OLUŞUMU

Yer şekilleri iç ve dış kuvvetlerin ortak etkisiyle meydana gelmişlerdir. İç kuvvetler yeryüzü şekillerini oluştururken yapıcıdırlar, dış kuvvetler ise bu şekilleri ortadan kaldırmaya çalışan yıkıcı kuvvetlerdir.

İÇ KUVVETLER
Enerjisini yerin derinliklerinden alan (magmadan) ve yeryüzünün şekillenmesine olumlu yönde etkiye sahip olan kuvvetlerdir.
İç kuvvetlerin oluşturduğu hareketlerin bütününe tektonik hareketler denir.
Orojenez
Epirojenez
Seizma (Depremler)
Volkanizma
DAĞ OLUŞUMU (OROJENEZ) HAREKETLERİ

Kıvrım Dağlar (Genç Dağlar)
Dış kuvvetler yeryüzünü aşındırır. Aşındırılan parçalar denizlerde ve deniz kıyılarında birikir. Bu birikim alanlarına jeosenklinal alan denir. Binlerce metre kalınlıktaki bu tortul tabakalar yerkabuğu hareketleri ile yan basınca uğrar ve kıvrılarak su yüzeyine çıkar. Bu kıvrımların yüksek kısımlarına yani sıradağlara “Antiklinal”, çanak şeklindeki çukur yerlere ise “Senklinal” denir.

I. Jeolojik Zamanda oluşanlara Eski Kıvrımlar, III. Jeolojik Zamanda oluşanlara ise Genç Kıvrımlar denir.

Ülkemizde Yıldız Dağları, K. Anadolu Dağları, Karasu–Aras Dağları ve Toroslar ile Ergene Havzası, İç Anadolu Düzlükleri kıvrılma sonucunda meydana gelmiştir.
Dünya'mız oluşumundan beri üç büyük orojenez, yani dağ oluşumuna sahne olmuştur.


I. Jeolojik Zamanda Kaledoniyen dağ oluşumu sırasında İskoçya ve Norveç'teki dağlar, 1. Jeolojik Zamanın sonlarına doğru gerçekleşen dağ oluşum sürecinde Appalaşlar, Urallar ve Orta Ren Dağları, III. Jeolojik Zamandaki son dağ oluşumunda ise Alpler, Andlar, Kayalık Dağları ve Himalayalar ortaya çıkmıştır.

Kırılma İle Dağ Oluşumu
Eski kara parçaları ve eski kıtalar yan basınçlar etkisiyle kırılmayacak şekilde sertse bunlar kırılır. Bu kırık hattına fay denir. İki fay arasında oluşan yükseltilere Horst, çukurlara ise Graben denir.



Ülkemizde Biga, Kaz, Mandra, Yunt, Menteşe, Aydın, Bozdağlar, birer Horst, Menderes Ovaları, Gediz Ovası, Bakırçay ve Hatay çukurluğu birer Grabendir.

Kırık hatları yeryüzünün zayıf yerleri olduğu için deprem, volkanizma ve kaplıcalar bu fay hatları boyunca uzanırlar.
Dünyanın en uzun grabeni Hatay’dan başlayarak güneye doğru Suriye, Lut Gölü, Kızıldeniz’den geçen D. Afrika’ya kadar uzanan çöküntü alanıdır.Dünya üzerindeki başlıca kıvrım dağları III. Zamanda oluşmuş Alp-Himalaya kıvrımları ile Amerika kıtasının batısındaki Kayalık ve And dağlarıdır.


Türkiye’deki dağların büyük bir kısmı III. zamanda Alp-Himalaya kıvrımları ile oluşmuştur. Bunlar kuzeyde Kuzey Anadolu Dağları ve güneyde Toros Dağlarıdır.
Kısacası Orojenez sonucunda; Kıvrım dağları, Horst-Grabenler ve fay hatları oluşmuştur.

KITA OLUŞUMU (EPİROJENEZ) HAREKETLERİ
Geniş yerkabuğu parçalarının yükselmesi ya da çökmesi şeklindeki yer hareketine epirojenez denir.
Bu hareketler sonucunda kara ve deniz dağılışında büyük ölçüde değişebilir. Alçak alanları deniz basar.
Deniz ilerlemesi :Transgresyon veya deniz dipleri yükselerek kara haline geçer.



Deniz gerilemesi:Regrasyon



Epirojenez de tabakaların durumu bozulmaz.Uzak sahalarda yükselmeler,alçalmalar olur.Epirojenez yerkabuğunun yaylanması olarak ta adlandırılır.Epirojenik hareketler yerkabuğunun izostatik dengesinin bozulması ile meydana gelir.

İzostatik denge: Katı haldeki yer kabuğunun sıvı haldeki Manto üzerinde batmadan kalabilmesine denir.
İzostatik Dengeyi Bozan Faktörler
1. Karalarda aşınmanın, denizlerde birikmenin fazla olması,
2. İklim değişmeleri,
3. Dağ oluşumu hareketleri
4. Volkanizma ve Yan basınçlar

Epirojenez yer yüzünü en uzun sürede şekillendiren iç kuvvettir.

Epirojenez sonucunda; Epirojenez yeryüzünü en uzun zaman içinde şekillendiren kuvvettir.
Ülkemizde Karadeniz ve Akdeniz Havzalarının çökmesi, Toroslar,K.Anadolu ve Batı Anadolu dağlarının yükselmesi, Ergene ve Adana havzalarının(Çukurova) tortulanma alanı haline gelerek çökmesi epirojenez sonucudur.
Türkiye 3.zaman sonu 4. zaman başında epirojenik olarak toptan yükselmiştir.
Dünya üzerinde ise İskandinavya yarımadası yükselirken , Almanya ve Hollanda çökmektedir. Deniz ilerlemesinin görüldüğü yerde akarsuyun ağız kısmı deniz suları altında kalır. Akarsuyun enerji potansiyeli azalır ve biriktirme yapar. Deniz gerilesi var ise akarsuyun yatak eğimi artar ve aşındırma gücü artar.Eğer bir yerde akarsu vadisi deniz içinde de devam ediyorsa; deniz ilerlemesinden bahsedilebilir. Kıyı şekilleri yüksekte veya kara içlerinde kalmış ise deniz gerilemesi olmuştur.